Baskı altında olan veya kaçırılan kişilerde gözlenen bir hastalık olarak tanımlanan Stockholm sendromu, günlük hayatta sık duyulan rahatsızlıklardan biridir. Kişi kendini mağdur eden kişiye hayranlık duyarak psikolojik açıdan savunma sisteminin bir parçası haline gelir. Stockholm sendromu yaşayan kişilerin durumu içinde bulunulan ortama göre farklılık gösterebilir. Ancak yoğun gözlemlenen belirtiler arasında bireylerin kendi fikirlerinden çok kendisini zor durumda bırakan ya da eziyet eden kişinin düşüncelerini benimsemesidir. Geniş bir tedavi süreci ile düzelme sağlanabilen bu sendromda mağdur olan kişilere yardım etmek ve uzman psikiyatrlara yönlendirmek oldukça önemlidir.
Stockholm Sendromu Nedir?
Kişilerin kendisini yıpratan ya da zorda bırakan durumlara boyun eğerek buna neden olan kişiye karşı olumlu duygu beslemesi ve onu savunması Stockholm sendromu olarak adlandırılır. İlk kez psikiyatr Nils Bejerot tarafından tanımlanan ve 1973 yılında İsviçre’nin başkenti Stockholm’de yaşanan olay sonucunda tanımlanan bu sendrom, günümüzde halen önemli bir sorun olarak belirir. Olayda banka soyguncusu olan kişi 6 gün boyunca bir kadını rehin alır. Rehine ise bu süre boyunca suçluya karşı bir bağ duyar. Bu nedenle Stockholm sendromu rehinelerin kendisini esir alan kişinin duygularını kendi duygusuymuş gibi benimsemesi, ardından suçluya yardım etmesi ve sonunda onunla bağ kurması olarak açıklanır. Stockholm sendromu tam olarak suçluya karşı empati ve sempati duymak olarak adlandırılan psikolojik durumu anlatan terimdir. Kurban durumunda olan kişiler, kendisini şiddetle, tehditle ve özgürlüğünü baskılamakla stres altında bırakan kişinin bakış açısını önemser. Böylelikle artık kendi düşüncelerine göre kurban pozisyonunda olmadıklarını düşünmeye başlar. Yaşadıkları bu süreç doğru ve meşru bir sürece, kendilerini yok sayan kişi ise bir kurtarıcıya dönüşmeye başlar.
Stockholm Sendromunun Gelişimi
Stockholm sendromunun meydana geldiği durumlarda saldırıya maruz kalan kişiler psikolojik ve fiziksel varlığını sürdürmeleri için tek kaynaklarının saldırgan kişi olduğunu bilir. Bu durumda mağdurun iyi ilişkiler geliştirmesi hayatta kalma ihtimalini önemli ölçüde artırır. İzole durumda olan bu kişiler, saldırgan tarafından manipüle edilir. Daha sonra kişilerin hayatta kalma mücadelesi sonucunda Stockholm sendromu gelişebilir. Saldırganın olumlu bir tutum ve davranış sergilemesi sonucunda ise mağdurda empati duygusu gelişebilir. Aslında saldırgan kişinin kötü güçlere karşı çıktığı, adaleti sağlamak istediğine yönelik düşünceler belirmeye başlar. Bu düşünceleri içselleştiren kişiler, saldırgan ile kurdukları bağı sadece hayatta kalmak için değil özdeşim kurarak ona yardımcı olmaya ve saldırganı savunmaya eğilim gösterir. Bireysel olarak hayatta kalma güdüsünden öteye giden ve saldırgan ile birlikte kalma eğilimi birleştiğinde dışarıdan anlaşılmaz gibi gözüken ve yüksek bağlılık içeren bir ilişki meydana gelebilir. Bunun sonucunda sosyal olarak bir grup kurma, birlikte hareket etme, yoğun bir sevgi ve anlayış hissi oluşumu başlayabilir.
Stockholm Sendromunun Belirtileri
Stockholm sendromu yaşayan kişilerde en sık gözlenen belirtiler arasında mağdur kişilerin en ufak bir iyilik görmesi halinde bile iyilik yapan kişiye karşı minnet duygusunu beslemesidir. Mağdur edilen bu kişiler, içinde bulundukları durumdan dolayı kendisini suçlamaya başlar. Stockholm sendromunun diğer belirtileri arasında şiddeti ve şiddet tehdit unsurlarını kabul etmeme durumu da bulunur. Küçük bir iyilikte dahi yoğun bir minnet duygusu besleme ve akılcılaştırma gerçekleşir. İstismar durumu söz konusu olduğunda bu kişiler kendini suçlama eğilimi göstermeye başlar. Şiddet davranışlarından etkilenmemek için de istismar eden kişiyi memnun etme çabasının içine girer. Dünyayı istismarcının gözünden görerek değerlendirme ve kendi duruşunu yok sayma da Stockholm sendromu belirtileri arasında yer alır. Kötüye kullanımı önleme konusunda bir yetkinliğe sahip olduğunu düşünmesi, istismarcının kendisini öldürmediği için ona minnet duygusu beslemesi, istismar eden kişiyi iyi biri olarak değerlendirme ve onu bir kurban olarak görme de bu sendromun önemli belirtileri arasında bulunur.
Stockholm Sendromu Nasıl Tedavi Edilir?
Stockholm sendromu yaşayan kişiler için geniş bir tedavi süreci uygulanır. Mağdur durumda olan bireylerin istismarcının duygusunu anlaması ve ardından o kişiye yardımcı olmaya çalışması ile birlikte onunla özdeşim kurması sebebiyle mağdur edilen kişiye yardım etmek oldukça önem taşır. Tedavi aşamasında ilk olarak mağdur kişilerin yaşadığı travma izleri hafifletilmeye çalışılır. Bu nedenle stres bozukluğunu çözmek üzere bilişsel davranış terapisi, danışmanlık ya da psikolojik destek, EMDR terapisi, depresyon ve anksiyete gibi problemleri çözüme ulaştırmayı hedefleyen tedavi yöntemleri uygulanır. Uzun vadede psikoterapi ile kişilerin sağlığına kavuşmasına katkı sağlanır. Tedavi sürecinde psikoterapistler ve psikologlar, neden olduğunu, neler olduğunu ve bu sürecin hangi aşamalardan oluştuğunu da mağdur kişiye anlatarak tedavi süreci hakkında bilgi verir. Böylelikle Stockholm sendromu yaşayan kişiler tepki araçlarını öğrenerek sağlıklı başa çıkma mekanizması geliştirir.
Günlük Hayatta Stockholm Sendromu
Stockholm sendromu sonrasında mağdur kişiler, kendilerine saldıran, kaçıran ya da şiddet uygulayan kişilere yönelik aleyhine bir tanıklık etmek istemez. Uzun zaman boyunca psikolojik ya da fiziksel şiddete uğrayan bireyler, ona şiddet gösteren kişiye karşı savunmacı olabilir. Benzer bir şekilde travmatik bir denetime maruz kalan kişiler, saldırgana karşı olumlu his geliştirebilir ve bunu adli makamlara bildirmeyebilir. Tüm bunların sonucunda mağdurlar duygu ve düşüncelerinden son derece emin olarak kendi özgür iradesi ile bu şekilde davrandığını ifade edebilir. Mağdur kişiye yardım talebinde bulunmak isteyenler, kişinin bu duygu değişikliği neticesinde kendisine tepki gösterir. Elindeki en güçlü savunma mekanizmasını kullanan mağdur kişiler, travma sonrası stres tepkisi ile benzer özellikler gösterebilir. Stockholm sendromu yaşayan kişilerin psikolojik güvenliğinin sürdürülebilir bir şekilde sağlanabilmesi için uzmanlardan destek görmesi şarttır. Stockholm sendromu yaşayan mağdurların yeni normale uyum sağlaması, su süre içerisinde iniş çıkışlar yaşaması oldukça doğaldır. Sürecin gerekli noktasında psikolojik bir destek almak, mağdurun hem kendisi hem de yakınları açısından önemlidir.