Kahramanmaraş merkezli olarak peş peşe meydana gelen büyük depremler ülkemizin ve dünyanın başına gelen en büyük doğal afetler arasında yerini aldı. Oluşan büyük yıkımlar sonucunda birçok insan hayata veda etti. Yıkımların büyüklüğü ve kaybedilen hayatlar yaşanan travmaların görünür boyutları arasında yer aldı. Görünmeyen boyutunda ise depremde etkilenen ve ülkede yaşayan herkesi derinden sarsan psikolojik travma bulunuyor. Yaşanan ve yaşanmaya devam eden bu zor süreçte hayatta kalanlar, yaşamını kaybeden aile üyelerine ya da tanımadıkları insanlara karşı suçluluk duyabiliyor. Travma sonrası stres bozukluğu ve hayatta kalma suçluluğu özellikle savaşlar veya doğal afetler bağlamında sıklıkla gözlemleniyor. Memorial Şişli Hastanesi Uz. Klinik Psikolog Gizem Mine Çölümlü Hengirmen, travma sonrası stres bozukluğu ve hayatta kalma suçluluğu hakkında bilgi verdi.
Deprem kitlesel bir travmadır
Travma kişinin beden bütünlüğünün tehdit altına girdiği, ölümle burun buruna geldiği, kişiyi dehşete düşüren ve çaresiz bırakan olaylardır. Bu tarz travmalar insan eliyle istemli olarak oluşturulan işkence, savaş, şiddet gibi durumlar insan eliyle istemsiz olarak oluşan iş kazası, trafik kazası gibi durumlar ve deprem, sel ve yangın gibi doğal afetlerdir. Deprem geniş bir kitleyi etkilemesi açısından kitlesel bir travmadır. Kitlesel travmanın etkileri derin ve uzun sürebilmektedir. Sıklıkla anksiyete, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), uyku bozuklukları ve diğer fiziksel ve duygusal tepkileri içerebilmektedir.
Hayatta kalma suçluluğu kitlesel travmalar sonrasında ortaya çıkabiliyor
Hayatta kalanın suçluluğu ise büyük ve ölümle sonuçlanan olaylar sonrasında hayatta kalmaya devam edenlerin hissettiği bir duygu olarak tanımlanmaktadır. Suçluluk hissi, genellikle başkalarına yardımcı olamadığı ve yapabileceği bir şeyler varken yapamadığı inancına dayanmaktadır. Travmatik olayların ardından hissedilen suçluluk hissi, travmatik olaylara karşı gösterilen tepkinin bir parçası olsa da bazı durumlarda yoğunlaşması yas sürecini karmaşıklaştırabilmektedir.
Yaşamanın hak edilmediği düşünülüyor
Kişi hayatta kalmasını istisnai bir durum olarak kabul eder ve bunu “hak etmediğini” hisseder. Hak edilmemiş hayatta kalma nedeniyle acı çeken kişi, yardım edemediği ölen aile yakınlarına ya da insanlara karşı rahatsız edici bir suçluluk hissetmektedir. Hayatta kalma suçluluğu belirtileri arasında şunlar bulunmaktadır;
- Yoğun suçluluk ve utanç duygusu
- Yaşananlar sırasında yaptıklarını aşırı düşünmek (ruminasyon)
- Kabuslar görmek
- Ruh halinde dalgalanmalar
- Ani duygu değişimi
- Çaresizlik hissi
- Motivasyon eksikliği
- Öfke patlamaları
- Sinirlilik ve öfke
- Aşrı yemek yeme ya da iştahtan kesilme
- Mide bulantısı
- Baş ağrısı
- Uykuya dalmakta güçlük / uyku bölünmeleri
Yas süreci yaşanması gereken bir dönem
Suçluluk duygusu ile baş edebilmek için öncelikle hissedilen duyguyu bastırmamak ve farkına varmak önemlidir. Yaşanılan kayıplar için yas tutulması ve yas süreci için kişinin kendisine yeteri kadar zaman vermesi gerekir. ‘Geride kalan’ olarak hissedilen suçluluk duygusundan kurtulabilmek için kişinin kendini affetmesi ve kendine karşı şefkatle yaklaşabilmesi gerekir. Yoğun travmatik deneyimlerden sonra ruhen ve zihnen yaşanılan ağır tabloyu düzenleyecek ve iyileştirecek baş etme becerileri geliştirilemezse duygu ve düşünceleri yeniden tanımlamak ve psikolojik dayanıklılığı arttırmak adına bir uzmandan destek almak kişiye yardımcı olabilir.