Güven duygusu bebeklik döneminde başlar
Bebeklik dönemi anneye ya da ona bakan kişiye olan temel güven duygusunun geliştiği dönemdir. Anne ve bebek arasındaki ilişkide süreklilik, aynılık, tutarlılık söz konusudur ve bunlar çocuktaki temel güven duygusunun temelini oluşturmaktadır. Bebek etraftakilerin kendine baktığını; yani değer verdiğini, öyleyse kendisinin de değerli bir varlık olduğunu anlar.
Çocuk büyüdükçe bağımsızlaşmalı
Bebeklik döneminde anne çocuğa süt verir, bebek de alır; yani vermek ve almak gibi ilk toplumsal davranış örüntüsü kazanılmış olur. Giderek bebek anneye yalnızca bağımlı olmakla kalmaz anneye bağlanma duygusu oluşur. Ancak çocuk büyüdükçe anneden bağımsızlaşmalıdır; aksi halde bireyselleşemez. Çocuğun bireyselleşmesini sağlayacak olan anne ya da ona bakan kişidir.
Çocuğunuza “birey olmak nedir” öğretin
Bazı ebeveynler çocuk büyüdüğü halde bunu görmekte zorlanır ve ona bebek gibi muameleye devam ederler. Ev içerisinde yemeğini kendi yemesine, yalnız başına uyumasına, tuvalete yalnız gitmesine engel vardır. Ebeveyn sürekli yanındadır ve buna fırsat bırakmamaktadır. Yuva yaşına geldiğinde ebeveyn çocuğu bir an bile bırakmaz, evde, parkta her yerde peşindedir. Bu şekilde özerklik kazanamayan çocuk ebeveyne ‘yapışık’ bir çocuk haline gelir. Kendi temel gereksinimlerini karşılaması için ebeveyn olanak vermez. Örneğin üstünü başını anne giydirir, saçını anne tarar, dişlerini anne fırçalarsa bu çocuk kendi işlerini kendi yapar duruma gelemez. Öncelikle çocuğa aile içerisinde “birey olmak” öğretilmelidir.
Aşırı korumacı olmak özgüvene ket vurur
Anne ve baba çocuğa yaşına göre yapabileceği etkinlikler konusunda şans tanımalı ve onu cesaretlendirmelidir. Aile içerisinden destek alarak, onurlandırılarak yetişen bir çocuğun özgüveni artar ve bunu dış dünyaya da yansıtır. Aşırı korumacı aileler çocukların özgüvenlerine ket vurmaktadırlar. Aynı zamanda ebeveynler çocuğun sosyalleşmesine olanak tanımalıdırlar. Ev dışı yeni ortamlar çocuğun diğerleriyle karşılaşıp iletişim kurması için fırsat sunmaktadır. Bu sayede çocuk ebeveynler dışında birilerine kendini ifade etmeye çalışır, onların neler yaptığını gözlemler, taklit eder. Yaşam olaylarıyla başa çıkmayı öğrenir. Artık kurallara karşı uyum sağlama, dürtülerine karşı koyma durumundadır; aksi takdirde yaptırımlarla karşılaşacaktır. Çocuklar bu sayede sosyalleşir ve dış dünyada uyumu öğrenir. Bu durumda çekingen olması ihtimali azalır. Çocuk utanma duygusunu çevreden öğrenir; yani iki buçuk yaşlarından itibaren ödipal döneme giren çocuk iyi ve kötü gibi değerleri, yasakları içselleştirerek üst benlik geliştirir. Çocuk içinde bulunduğu toplumun rollerine göre davranmaya başlar. Bulunduğu çevre şartlarının fazlasıyla yasaklayıcı, suçlayıcı, kısıtlayıcı olması çocukta katı üst benliğe neden olabilmektedir.
Çocuk kınanmamak için içine kapanabilir
Büyüdükçe çevreye daha fazla dikkat etmeye çalışır ‘diğerleri’nin onun için önemi daha da artar ve her davranışından kendini sorumlu tutarak kendini suçlamaya başlar. Nihayetinde çevreye karşı duyarlılığı arttığından konuşmasında ve davranışlarında çekimser olabilir. Kınanma ve eleştiriye maruz kalma korkusu fazladır. Bu nedenle utangaç -çekingen bir tutum içine girebilir. Tam tersine çocuğun kendisini ifade etmesine olanak tanıyan, ona ‘birey’ olarak değer veren, sınırlamaların ve yasakların belli bir düzeyde olduğu ortamlarda çocuk kendisini daha rahat ortaya koyabilecektir.
Ebeveynlere düşen görevler
Bu durumda ebeveynlere önemli görevler düşmektedir. Bunların dışında aile içi süreklilik gösteren çatışmalar, yeni bebek doğumu, ebeveynlerden birinin hastalığı ya da çocuğun fiziksel ya da ruhsal hastalığı gibi faktörler çocuğun içine kapanmasına ve çevre ile etkileşimden uzaklaşmasına neden olabilir. Bu gibi durumlarda bir uzmanın yardımına başvurmak seçilecek en doğru yoldur.
Bunlara dikkat edin!
- Çocuk engelleyici, korumacı tarzda yetişirse kendi başına bir şey başarabileceğine inanmaz ve her zaman büyük ebeveyn desteği bekler. Bu da çocuğun girişimciliğine ket vurur.
- Çocuğa yapmayacağına dair olumsuz geri bildirim vermemek gerekir. “Sen yapamazsın, sen küçüksün” gibi cümleler kurulmamalıdır. Çocuğa yapabileceği sorumluluklar verin.
- Çocuğu merak ve ilgilerinde korkutup, geri çekmek yerine ilgi duyduğu şeyi birlikte inceleyin, merakını gidermesine, yeniliklere açık olmasına ve ‘denemesine’ fırsat verin.
- Çocuğun arkadaşlarıyla paylaşacağı sosyal aktivitelere katılın, çocuğu yönlendirin. Çocuğun sosyal ortamlarda kendini göstermesine izin verin.
- Başarılarında övün, başaramadığı zaman ise yersiz övgüler yapmayın, birlikte nasıl başarabileceğine dair yöntemleri ele alın.
- Her çocuğun farklı kapasite, yönelim ve ilgi alanları vardır. Yeteneği olmadığı bir alanda zorla onu yönlendirmek çocukta hayal kırıklığı yaratır, başarısız olduğunu düşünür ve kendine olan güveni sarsılır. Beklentileriniz çocuğun başarabilecekleri doğrultusunda olsun.
- Ona sevgi ve güveninizi sözel ve davranışsal olarak gösterin. İlgi ve güveninizi kazanmak onu ruhsal olarak destekler. Çocuk ile kurduğunuz iletişim diline özen gösterin, tehditkar ve eleştirel dil zedeleyici olabilir. Duygu dilini yani onu anladığınızı gösteren duygu ifadelerini kullanın, yapılması gerekenleri birlikte değerlendirin.