Bazen herhangi bir kıyafete ya da ayakkabıya ihtiyacımız olmaksızın kendimizi mağazadan elimiz kolumuz poşetlerle dolu çıkarken buluruz. Bir yandan alışveriş yapmış olmanın verdiği huzur, diğer yandan “Aldıklarım gerekli mi yoksa fuzuli mi, bana çok mu pahalıya geldi, acaba kartımın bu ayki ekstresine mi yansıyacak mı?” düşünceleri değişik bir duygu durum içine girmemize neden olur. Yine de yeni bir elbise ve göz alıcı bir çanta hangi kadını mutlu etmez ki? Ancak bazen alışveriş tutkusu daha ileri boyutlara taşınabilir ve kişiyi hem maddi hem de psikolojik anlamda sıkıntıya sokar. Bu durumda uzman yardımı almak gerekebilir.
Sosyal medya alışveriş davranışlarını yönlendiriyor
Alışverişle ilgili ürünlerin ve reklamların çoğunun kadınlara yönelik olduğunu söylemek herhalde yanlış olmaz. Tüketici davranışlarında cinsiyet farklılıklarına evrimsel açıdan bakacak olursak erkeğin “avcı”, kadının “toplayıcı” olduğu toplum yapısının izlerinin hala sürüyor olabileceği akla geliyor. Tabii ki burada en az doğuştan gelen özellikler kadar medyadan öğrendiklerimizin de payı var. Pek çok şeyi çevremizde görüp duyduklarımızdan öğreniyoruz “modern bir kadın, iyi bir anne, güçlü bir erkek nasıl görünür, ne giyer, nereye gider?” sorusunun yanıtları medya araçlarıyla bize sunuldukça bunlara uymaya çalışıyoruz.
İnsanın hayatındaki en büyük çatışmalardan biri “BEN” ve olmak istediği “İDEAL BEN” arasındaki farklılıklardan kaynaklanıyor. Medyada gördüğümüz değerler ve kahramanların da insanların olmak istedikleri “İdeal ben”e benzeme motivasyonunu tetikliyor. Özellikle özdeşleşilen kişilerin sahip olduğu nesnelerle birlikte yaşam tarzının, güzelliğinin, çekiciliğinin, gücünün de elde edilebileceği yanılgısı alışveriş eğilimini büyük ölçüde etkiliyor.
Özel günler alışveriş yapma isteğini tetikliyor
Alışverişin kültürel öğelerden de beslendiğini unutmamak gerekiyor. Örneğin Türkiye’de yetişen bir birey için “bayram alışverişi, nişan-düğün alışverişi” gibi kavramlar yabancı değildir. Bunlar geleneklerin de sürdürülmesini sağlayan öğeler. Tabii kültürel özellikler sadece bir ülkenin özellikleriyle de sınırlı değil. Genelleme yapmak mümkün olmasa da eğilim olarak doğu kültürlerinde “tokgözlülük, alçakgönüllülük” daha önemli değerler olarak görülürken; Batı kültürlerinde “bir şeylerin sahibi ve efendisi olmanın, güç sahibi olmanın” daha çok önem kazandığını söyleyebiliriz. Bütün bu değerler de alışveriş davranışlarında belirleyici role sahip.
“Satın almak” iyi hissettiriyor
Satın alınan ürünlerle birlikte kişinin sadece kendisine karşı değil, diğer insanlar içinde de güç/itibar/statü kazanma beklentisi vardır. Nasrettin Hoca’nın “Ye kürküm ye!” dediği hikayede olduğu gibi, bazı nesneler toplum içerisinde kişiye statü kazandırabiliyor. Bu da eşyanın sahibi/efendisi olma yolu ile diğer insanlara karşı da güç kazanma çabasını tetikliyor.
“İhtiyaç” kavramı göreceli olduğu için alışveriş davranışı kolaylıkla tetiklenebiliyor. Özellikle internete alışveriş amacıyla girilmese de neredeyse her internet sitesinde yer alan reklam ve ürünler, ulaşım ve ödeme kolaylıklarıyla, “kaçırılmaması gereken fırsatlarla” fazla düşünmeye bile zaman kalmadan o ürünleri “ihtiyaç” haline getiriyor ve alışverişi teşvik ediyor. Burada gelişen teknolojinin de önemi büyük. Bundan 15-20 yıl önce ihtiyaç sayılmayan pek çok teknolojik ürün bugün temel ihtiyaçmışçasına çoğumuzun evinde, ofisinde, cebinde duruyor.
Alışveriş sosyalleştiriyor
Alışverişin “satın alma” dışında keyif veren işlevleri de var. Bazı dönemlerde yapılan alışverişler aynı zamanda geleneklerin sürdürülmesini ve kuşaktan kuşağa aktarımını sağlayabiliyor. Alışveriş; gelişen ürünler sayesinde yeni deneyimler kazanma, korunma, dinlenme, merak duygusunun tatmini, konfor, kullanım kolaylıkları, sağlıklı olma, beğenilme, başkalarını mutlu etme, yeni bilgiler edinme gibi amaçlara da hizmet etmektedir. Ayrıca alınan ürünlerin dışında alışveriş yapmanın kendisi de bir etkinlik olarak ele alınacak olursa gerek son zamanlarda artan alışveriş merkezleri gerekse semt pazarları alışveriş yapan kişiler için (özellikle başkalarıyla birlikte yapılan alışverişlerde) sosyal bir ortam, ortak ilgilerin paylaşımına da olanak sağlamaktadır.
Bilinçli alışveriş için bunlara dikkat edin!
- İhtiyaçlar her zaman sınırsız, kaynaklarsa her zaman kısıtlıdır. Alışverişe gitmeden amaçlarınızı ve kaynaklarınızı belirleyip “alınacaklar listesi” yapabilirsiniz.
- Alışverişte ürün çeşitliliği ile karşılaştığınızda planladıklarınızdan başka şeyler de almanız mümkündür. Eğer bunu sınırlamak istiyorsanız listenizin en fazla ne kadar dışına çıkacağınıza da evdeyken karar verebilirsiniz.
- Kredi kartı kullanırken ne kadar harcadığınızın farkına varmayabilirsiniz. Bunun için alışveriş yaparken not almak yardımcı olabilir.
- Alışveriş yapıp yemek yemek yerine önce yemek yiyip sonra alışveriş yapmak ihtiyacınız olmayan şeyleri almanızı önleyebilir.
- Bilinçli bir tüketici olmak için pazarlama yöntemleri hakkında da bilgi edinmeniz yararlı olabilir (“fırsatlar”, “bitmek üzere” olan indirimler, 10 liradan 9.99 liraya inen ürünler gibi).
Bağımlılığa dikkat!
Alışverişin uç noktaları da tehlikeli olabiliyor. “İyi hissetme, rahatlama” ihtiyacı ile başlayan kontrolsüz alışveriş davranışları bağımlılığa dönüşürse sonrasında kişinin kendisinde suçluluk duygusu oluşturabiliyor. Maddi sonuçları da çevresindekileri de olumsuz etkileyebiliyor. Sonuç olarak alışveriş “iyi” ya da “kötü” bir alışkanlık değil. Önemli olan hangi amaçlara hizmet ettiği ve hayatımıza katkılarıdır. Ancak alışveriş bağımlılığı daha ciddi boyutlara ulaşırsa uzman yardımı almaktan çekinilmemelidir.